31 Aralık 2011

Kisa Kisa #1




Aslinda bu kitaplari okuyali o kadar çok oldu ki. Moskof Cariye Hürrem ve Mazi Kalbimde bir Yaradir'i bu yaz okudum, fakat Basucumda Muzik'i 2008'de, digerlerini de 2009'da okumustum. Yine de az ya da çok begendigim bu kitaplardan bahsetmek, onlari tavsiye etmek istiyorum. Sirayla baslayalim.


Yüregim Seni Cok Sevdi
(Canan Tan, 464 sayfa)
Konusuna geçmeden sunu söylemek istiyorum; bu kesinlikle özellikle genç kizlara tavsiye edebilecegim bir kitap. Konusu siradan fakat kitap öyle çabuk okunuyor ki, kayip gidiyor ellerinizden. Geriye hos bir hikaye, birkaç dize siir birakiyor size. Konusuna gelince, Asli ve Murat'in ask hikayesini anlatiyor bu kitap. Asli ve Murat, Istanbul'da ayni üniversitede okuyan, farkli ideallere sayip iki ögrenci. Istanbul/Bursa/Amerika arasinda geçen bir ask hikayesi. Kitap ikisinin de is sahibi oldugu gunden baslayip geçmis zamani anlatiyor, yani universitedeki ilk gunlerinden bugune kadar yasadiklarini.

Yanlis hatirlamiyorsam ben bu kitabi iki uç gunde bitirmistim. Okurken hiç bitmesin istiyorsunuz, o kadar akici ve güzel ki. Siirlerle daha da güzellestirilmis bu kitabi mutlaka okumalisiniz. Ask romanlarini sevenlerin kaçirmamasi gereken bir kitap.

Basucumda Müzik
(Kürsat Basar, 440 sayfa)
Iste benim hayatimda okudugum en güzel iki romandan birisi. Yasim itibariyle çok iddiali konusuyor olabilirim ama simdilik öyle. Digeri de Calikusu. Bu kitap öylesine sürükleyici ki! Kitabin arka kapaginda yazan kismini paylasmak istiyorum öncellikle, beni kitabi okumaya tesvik eden o güzel kisma!

"Eğer, hayatınızın herhangi bir an'ına gidip orada sonsuza dek kalacaksınız deseler yalnızca iki şeyden birini seçmek isterdim. Biri, o çocukluğun bahçesindeki ağacın dalına asılı salıncakta sallanırken... Öteki, bütün hayatım boyunca en çok sevdiğim adamla öpüştüğüm ilk gün... Herkes aşık olmanın ortak dilini bulup yazmaya çalışıyordu.
Ama aslında bu kadar basitti işte: Birini öptüğünde salıncakta sallanır gibi hissediyorsan aşıksın."


Kürsat Basar bu romaninda bir kadinin dilinden, onun bakis açisindan anlatiyor her seyi. Ve bunu o kadar güzel yapmis ki, ayakta alkislamak istiyor insan. Kitabin konusu bir yasak ask. Bir siyasetçi ve evli bir kadinin ask hikayesi bu. 1960'larda geçen bu hikaye o kadar güzel, o kadar naif ki. Kürsat Basar'in anlatimiyla kitabi bir çirpida bitirebiliyorsunuz. Bitmemesi için yavas okudugumu, uzun sure direndigimi hatirliyorum ama ne fayda, hemen bitiyor bu güzel kitap. Hala ara sira açip açip okudugum nadir kitaplardan. Her bir cumlesi ayri guzel, birkaç alinti yaparak bitirmek istiyorum;

"Hatırlamak güzeldir derler, hayır, değildir. Anılar bir an için bizi gülümsetse bile hemen sonra elimizi uzatıp tutmaya çalıştığımızda silinip giderler ve ne yaparsak yapalım ancak acı verirler." s.19

"Ne olursa olsun hayatını durdurma! Durup hayata bakmaya başladığın zaman yaşamak zordur." s.164

"İnsan bir düşü sevebilir mi?" diye sordu. "Evet", dedim hiç düşünmeden, "Bence zaten en çok onu sevebilir, bir düşü..." s.336

(Resat Nuri Güntekin, 544 sayfa)
Iste benim Basucumda Müzik ile birlikte en sevdigim ikinci roman; Calikusu. Ikisi de basucu romanlarim. Aslinda bu kitaptan öyle uzun uzun bahsetmeme gerek yok, herkes okumus veya duymustur. Hayatimda böyle akici roman görmedim. Gördüm ama bu en iyisi iste, anlayin. Feride'ye bazen bayilarak, bazen kizarak okuyorsunuz romani. Ve sonunda Feride gibi olmak istiyorsunuz hayatta. Harika, sahane, muthis bir kitap. O yüzden okumayanlari siddetle kiniyor, okumalarini tavsiye ediyorum ve konuya geçiyorum! :)

"Evleneceğinden önceki gün Feride nişanlısı Kâmran’ın daha önceden kendisini aldattığını öğrenir. Bunun üzerine Feride kaldığı teyzesinin evini terk eder ve Fransız Lisesi’nde aldığı eğitime güvenerek Anadolu’da öğretmenlik yapmaya karar verir. Anadolu’nun çeşitli şehirlerinde öğretmenlik yapar. Bu görevi sırasında Feride Anadolu insanının sorunlarıyla karşı karşıya gelir. Genç ve güzel bir kadın olan Feride gittiği yerlerde rahata eremeyecek sürekli yapılan dedikodular nedeniyle günleri üzüntü içinde geçecektir."

Ve son olarak, 1986'da TRT'de dizisi çekilmis bu guzel kitabin, dizi için hazirlanan o sahane müzigiyle birakiyorum sizleri. Simdi büyülenme zamani!

(Demet Altinyeleklioglu, 824 sayfa)
Isminden anlasilacagi üzere bu kitap Hürrem Sultan'i konu aliyor, dogumundan ölümüne kadar yasadiklarini üstelik. Demek Altinyeleklioglu tarihsel gerçecekleri biraz da kendi hayalgücüyle harmanlayip Moskof Cariye Hürrem'i yazmis. Kitapta çok güzel bir anlatim dilinin kullanildigini belirtmeliyim. Yazar, kendi bakis açisindan Hürrem'i yazmis, onu bize tanitmis. Sürükleyici bir kitap çikmis ortaya. Hürrem Sultan'i merak edenlerin okumasini tavsiye ediyorum. Ben çok begendim.

Aslinda Demet Altinyeleklioglu sadece bu kitapla yetinmemis, Cariye'nin kizi Mihrimah ve Cariye'nin gelini Nurbanu'yu da yazmis. Bu yaz da Altin Cariye Safiye çikti. Serinin ikinci ve uçuncu kitaplari bende var, okudugumda onlari da yazarim ama malesef Altin Cariye Safiye ben döndükten birkaç hafta sonra çikti. Onlari da çok merak ediyor, bir an önce okumayi diliyorum.

(Nihal Yeginobali, 325 sayfa)
Her ne kadar kitabimizin anakahramani Lamia biraz kararsiz da olsa, çok hos bir kitap Mazi Kalbimde bir Yaradir. Gayet sürükleyici ve 1950'lerde geçen bir hikaye. Kitap Lamia'nin evli oldugu zamanlarda baslayip geçmise ara sira dönüsler yaparak akip gidiyor. Spoiler vermek istemiyorum ama kitapta beni öylesine üzen bir olay vardi ki, fazla bahsedilmemesine karsin ortasinda birakmistim kitabi. Ama bu güzel kitabi bitirmeden olmazdi, kitaba dair içimde bir uktedir o üzücü olay. Okuyanlar belki anlamislardir ne oldugunu. Buna ragmen çok sevdigim, ve arasira Mazi Kalbimde bir Yaradir sarkisini açip okudugum bir roman. Tam bir yaz romani, ara sira alip okunacak türden. Simdi sizi Mazi Kalbimde bir Yaradir sarkisiyla basbasa birakiyorum.


(Buket Uzuner, 315 sayfa)
Bu kitabin konusundan bahsetmek zor, hemen spoiler verebiliyorsunuz çunku. O yuzden kisa kesecegim ben, biraz kitap hakkindaki fikrimden bahsedip konusunu paylasacagim sizinle. Ben kitabi begendim, basta kitabi birakmamak için direnmem gerekti ama ortalarina dogru nihayet kitap beni içine almayi basardi ve keyif alabildim kitaptan. Fakat Buket Uzuner öyle bir son yazmis ki, öyle kalakaliyorsunuz. Spoiler vermeden hemen konuya geçiyor ve bu yaziya son veriyorum.

Mutluluğu ve huzuru hiçbir yerde ve hiç kimsede bulamayan, kimseye güvenemeyen genç bir kadın: Nilsu.
Terk edilmekten korktuğu için hep kendisi terk ediyor.
Annesine olan hayranlığı ve bağlılığı kendi yaşamını kurmasına engel olan, duygusal ve ütopik bir çevreci: Teoman.
Annesinin gizemli intiharıyla yaşamı altüst oluyor.
Buket Uzuner'in artık bir klasik olan İki Yeşil Susamuru romanı çağdaş bir kadının portresi etrafında çok katmanlı olarak insan durumlarını sorguluyor. Yazar mizah dolu, çarpıcı ve gerçekçi üslubuyla 80'li yılların toplumsal ve siyasal ortamını ustaca anlatırken romanın kahramanları kimi zaman modernizmin altında ezilerek yaşamla ölüm arasında gelgitler yaşıyorlar.
İki Yeşil Susamuru, Anneleri, Babaları, Sevgilileri ve Diğerleri yaşadığımız dünyaya, aşka, çevre sorununa alternatif çözümler arayan aydın ve farklı bir çiftin hikayesi, bir modern zamanlar romanı.

2 yorum:

  1. Çok güzel değerlendirme. :)
    İki yeşil susamurunu mutlaka okuyacağım. Teşekkürler. :)

    YanıtlaSil
  2. yorumun için ben tesekkür ederim asil, mutlu oldum. okuduktan sonra yorumunu bekliyorum:)

    YanıtlaSil